Bizim buraların Rambosu

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Futbolseverler (hatta magazinseverler) hatırlayacaktır bir Rambo vardı Fenerbahçe'nin amigosu. Kısamsı boylu uzunumsu ilginç saçlı kirli sakallı. Babası Galatasaray taraftarı diye evini yakan, akıl hastanesinde yastığa not bırakıp maça giden ve maçtan sonra akıl hastanesine dönen, Avraysa Maratonunu hile ile kazanıp madalyayı alıp kayıplara karıştıktan sonra yetkililerin başvuru formundaki adres kısmında "kadıköyde herhangi bir meyhane" yazması üzerine bir türlü bulup madalyayı geri alamadıkları, 1 gün boyunca reklam panosunda yatıp Ali Sami Yen'e Fenerbahçe bayrağı dikip üzerine doğru gelen Bülent Korkmaz'a irice bir bıçak sallıyıp tırıs tırıs kaçırtan, bir ara magazincilerin ünlülerin üzerine salıp kameraya çekip eğlendikleri, birçok maçta sahaya atlayıp koşa koşa gidip Uche'ye (Deniz Uygar) sarılıp sonra da ayrılmayan, bir maçtan önce Moldovan'ın posterini yemesinden sonra o maçta Moldovan gol atınca sonraki hafta üşenmeyip bütün bir takımın oyuncuların posterini ayrı ayrı yiyen bir adamdır bu.

Dün de maça girerken maraton tribünü önünde birileriyle birşeyler konuşurken gördüğüm bu ilginç insan tosundan hallice cüssemden ve sıradışı tipimden etkilenmiş olacak ki Fatih Terim ile ilgili bir takım temennilerini benim vasıtamla dile getirdi, ben de hayhay dedim geçtim. Sonrasında da bu sıradışı adamı yıllar yıllar önce gördüğüm bir olay aklıma geldi ve belki de olabilecek en sıradışı atlayışlardan birisini yapıp Rambo üzerinden felsefeye geçiş yaptım, ki bu geçiş de blog tarihinde çığır açar.

Yanılmıyorsam Daum'un ilk geldiği seneydi, hatta kaleye de Enke diye bir oyuncu transfer edip koymuşlardı. Ben de bir samimi arkadaşımla sezonun açılış maçıdır okul falan da yok bari maça gidelim diyip İstanbulspor'a 3-0 yenildiğimiz o talihsiz maçta Migros tribününden biletimi almıştım. Maça bir saatten biraz fazla bir süre kalmasına rağmen dış kapıları açmayan polis neticesinde kapının önü gittikçe kalabalıklaşıyor insanlar daraldıkça daralıyordu. İşte o esnada Rambo sahneye çıkıp kedi gibi tırmandı 3 metrelik tellerin üzerine ve ordaki birçok taraftarın içindeki bastırılmış duyguları polislere bir güzel söverek dışavurmaya başladı. Bunu gören polisler durur mu toplandı 5-10 tanesi elinde coplarla başladılar Rambo'nun üzerinde durduğu tellere yürümeye. Beni benden alan olay ise bundan sonra oldu. Rambo bir anda ayağa fırladı tellerin üstünde, esas duruşa geçti, başladı İstiklâl Marşı'nı söylemeye. Arkasından 2000-3000 civarındaki taraftar olarak biz de başladık eşlik etmeye. Bunu gören polisler de mal oldu kaldılar onlar da geçtiler mecburen esas duruşa. Rambo tepede sırıta sırıta esas duruşa, biz taraftarlar tellerin arkasında polislere baka baka, polisler bir elleri şapkalarının ucunda bir elleri coplarında baştan sona okundu İstiklâl Marşı, bunu gören polis amirlerinden birisi de kapıların açılma talimatını verdi ve kapılar açılırken Rambo sakince inip tellerden girdik staddan içeri.

Burdan da felsefeye atlamak gerekirse Rambo'yu yolda sokakta görenler "bu ne lan deli manyak galba" diyebilir, hatta belki zamanında ben de demişimdir. Ama bu olayda gördüm anladım ki zeka kullanıldığı yere göre değer ve anlam kazanan bir şeymiş. Deli manyak dediğimiz adam orda 3000 kişinin yapamadığını yapıp önce polislere küfürünü etti, sonra bir güzel dalgasını geçti sonunda da kapıları açtırarak bütün taraftarların saygısını kazandı. Dün gittiğim maçta da sahaya fırlıyıp Emre Belözoğlu'na sarıldığını görünce kendi kendime "Ulan Rambo ne adamsın nan" demekten başka birşey yapamadım.

3 yorum:

littleiv dedi ki...

hep güzel şeyler tabi bu ama bir daha olursa saraçoğlu kapanacakmış :) o zaman aynı güzellikte bakılmayabilir ramboya

Asuman Yelen dedi ki...

Rambo iyi adamdır. Rambo'yu sevelim.

Parahuman dedi ki...

Tahminimce Rambo da federasyonu takip ediyor öyle bir durumda atlamaz sahaya bir daha diye tahmin ediyorum :)

Blog Widget by LinkWithin