Parahumanbeing kültür sanat etkinlikleri çerçevesindeki film tanıtımları silsilesinde Türk Sineması'nda tanıtmaktan gurur duyabileceğim güzide bir film ile yine karşınızdayım. Yönetmenliğini Serdar Akar'ın yapmış olduğu bu filmde ufak bir mahalle takımını ve bir mahalle dolusu küçük insanın büyükçe sorunlarını, aşklarını, hayallerini anlatan, kurgu ve konu olarak (ayrıca müzikleri ile de) son derece başarılı bir film. Büyük bir görsel ziyafetten ziyade diyaloglarıyla, karakterleriyle ve gerçekçiliğiyle ön plana çıkan bu filmde Türk Sineması adına son derece başarılı bir oyunculuktan bahsetmek de yanlış olmaz ki bu hususta Erkan Can ve Savaş Dinçel'in başarılı performansına da değinmeden olmaz. Ayrıca her ne kadar şarkıcılık yapıp sonra sinemaya girenleri sevmiyor olsam da Rafet El Roman'ın bile başarılı sayılabilecek bir oyunculuk sergilediğini söylemek mümkün. "Ay ben ne seyredicem futbol filmi" mantığıyla yaklaşılmaması da gerekmekte bu filme hakeza filmin esas konusu futbolun hayata olan benzerliğidir. Yani kısacası futbol oynayanların başından geçenler değil filmin konusu. Sanırım bunu anlatmanın en kolay yolu filmin açılış konuşmasını komple yazmak olacaktır.
"Hayat futbola fena halde benzer. Futbol şahsi beceri gerektirir ama aslında toplu oynanan yani insanların bir takım halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin. Evet, kaybedersin"
Archives
-
▼
2009
(174)
-
▼
Ağustos
(62)
- Koltuksuz kaldırım sahası
- Yerle yeksan bir mazlum mekan
- İnternetten menejerlik: Goal United
- Yeşil sahalarda bir küçük mücahit
- Realizmin korkunç yüzü ilkokullarda
- Televizyondan gelecek sağlık beni gerer
- İstanbul için efkar vakti
- Bir başlama vuruşçusu olarak Usain Bolt
- İşsizlik maaşı ve sanat bağlantısı
- Bir organize suç olarak kopya çekmek
- 2016 Olimpiyat adayları logoları
- Nereye kaçtın TTNET?
- Bir kıstas olarak Big Mac
- Globalize et bizi Twitter
- Usain Bolt
- Kolik derken?
- Rus'tan kıstas olmaz
- Yalan dolanmış Depacco dedikleri
- Pastadaki kod
- Bizim buraların ingilizcesi - 3
- Pizza Hut'ın günahını aldım
- Atıp tutmadan yazarlık
- Bizim buraların ingilizcesi - 2
- Yeter ki Empire olsun
- Meğer sıcakmış
- Bursaspor Ankaragücü kardeşliği
- Sim kart dediğin bu muymuş?
- Biraz da böyle çevirelim
- Vladimir - Sergei mektuplaşmaları - 2
- Televizyon adamı böyle yapar
- Bizim buraların Rambosu
- Dar alanda kısa paslaşmalar
- Facebook'taki gizli Konami Code
- Vladimir - Sergei mektuplaşmaları - 1
- 2009-2010 sezonu süper lig formaları
- Hayatı aksatan teyzeler
- Reyting için neler yapılır?
- Bizim buraların ingilizcesi
- Kahrol uçak al sana lazer
- Allah'a emanet
- Renklerin uyandırdığı hissiyatlar
- Sevim koş katil gidiyor
- Adam dediğin ıssız olur
- Kadın programlarının esrarı
- Tebrikler 100 kontör kaybettiniz
- Müşteri Hizmetleri Temsilciniz bana bağlansın
- Sayısal loto vs. iddaa
- Hayalleri gerçek oldu: Semih Saygıner
- Bahadır Akkuzu
- İman gücü ile AIDS'e karşı koymak
- Peki bu neyin süper kupası
- Türkiye'de olur öyle
- Mevsimlik öğrenci
- Peki Youtube da bizi görecek mi
- Amish diyip geçmeyelim
- 3G geldi de bu kadar mı geldi
- Okeyde kaybeden aşkta kazanmasın
- Amish olmuşsun amma...
- Babayı karıştırma
- İçerik mi görsellik mi?
- Ağustos da bana mı ağustos
- TV'de film keyfi
-
▼
Ağustos
(62)
Bu Blogda Ara
Be it a rock or a grain of sand, in water they sink as the same.
Dar alanda kısa paslaşmalar
15 Ağustos 2009 CumartesiGönderen Parahuman zaman: 20:47
Etiketler: Dar alanda kısa paslaşmalar, Erkan Can, film, Savaş Dinçel, Serdar Akar, sinema
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder