Giden konforun ardından #2

24 Aralık 2009 Perşembe

Soğuk bir eylül günü birincisini yazdığım giden konforun ardından yazısının ikincisini yazacağım günü endişe ile bekliyordum. İşte o kara gün de bugünmüş. Artık trikotaj alanından bir kısıtlama darbesi daha yedi naçiz bedenim ve artık montumu almadan dışarı çıkmaz oldum. Eğer benim gibi kalıplı bir kimse iseniz de mont büyük bir ızdırap olur. Kalabalık yerde hafiften savurarak giydiğimde fırtınalar mı kopmadı, sıcak bir kantine girdiğimda koyacak yer mi bulamadım, güneş açtığında elimde taşırken adeta büyüyüp bir gemi yelkeni gibi mi olmadı. Hele bir de benim gibi otomobil kullanıcısıysanız ayrı bir dert. "Zaten araba 2 adım mesafede" diyip montu almazsanız kesin hasta olursunuz. Evden montu giyip çıktıktan sonra arabaya binince benim gibi arabanın içinde sadece 2 su bardağı hacminde yer kalıyorsa o mont mecburen çıkar. Ancak arabanın içinde hırpani hareketlerle mont çıkartmak da ayrı bir ızdırap. İndikten sonra tekrar giymek ayrı bir ızdırap. Sınıf ortamında koyacak yer bulmak ayrı bir ızdırap. Tek artısı çok cebi olduğu için mp3 çalar, kalem koymak açısından bol avantajı var. Ancak onlara acil bir ihtiyacınız doğduğunda o montla cebelleşip bulması ayrı dert. Kısacası monttan yana derdim var dostlar. Yazıma da karikatürist Umut Sarıkaya'nın bütün hislerime tercüman olan bir karikatürü ile son vermek isterim...

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin