Suçu meçhul kriminal

24 Mart 2010 Çarşamba

Lise yılları. Ya 2. ya 3. sınıfta olduğum zamanlar. O zamanlar lise 4 diye birşey de yoktu, şimdi var ama galiba. Haşarılığın haylazlığın dibine vurulan türlü türlü yumurcaklığın ardı ardına sıralandığı vakitleri yaşıyorum yani kısacası. Hele bir de mevsim bahar civarı olmaya görsün. İnsanın ne derse giresi kalıyor ne de ders çalışası. "Bugün nasıl bir haylazlığa imzamızı atsak" diye okulda dolaşıyoruz adeta.

Bu dolaşmalar sırasında adeta haylazlık geldi beni buldu. Son derece sıkıcı ilk 2 derse girdikten sonra bize bir haber geldi ki bilmemkim hoca yokmuş diye. O gün de dersler şöyleydi: sıkıcı - sıkıcı - niteliksiz - niteliksiz - beden - beden - gereksiz - gereksiz. Bu niteliksiz dersin hocası da gelmeyince durum saçma bir hal aldı. Yani 4 saat boşluk sonra da gereksiz 2 saat ders kaldı. Hemen orada bir fikir teatisinde bulunup "la bu ders için bu kadar beklenmez yürüyelim gidelim evimize de öss'ye çalışa" (yalana gel) dedik arkadaşlarla. Çantaları da sırtlanıp gittik okulun yana doğru açılan büyük demir kapısının önüne. Bekçi ile yaklaşık bir 15 saniye bakıştıktan sonra bekçinin kaşlarını "olmaz" dermişcesine kaldırmasından sonra kapının hemen yanındaki duvara tırmanıp oradan atlayıp otobüs durağına doğru yürümeye başladık mağrur 3 genç olarak. İlerde isimler de lazım olacağı için benim dışımdaki 2 gence şimdilik x ve y isimlerini verelim.

Aynı haftanın cuma günü yine havada bir haylazlık kokusu. Yanımda oturan arkadaşla gergin gergin bu haylazlık nereden çıkacak acaba diye birbirimize bakıyoruz. O esnada kulağımıza bir duyum geliyor ki alıyor bizi bir endişe. Çıkışta törende uzun uzun konuşmalar yapılacakmış, birilerine ödül falan mı ne verilecekmiş. Biz durur muyuz tabi, durmayız. Hemen yine bir fikir teatisi ve aldığımız karar doğrultusunda zil çalar çalmaz sınıftan fırlıyoruz, okulun nispeten az kullanılan arka kapısından çıkıp bahçenin arka tarafındaki duvara tırmanıyoruz. Z isimli arkadaş duvardan atladıktan sonra ben de tam ona çantasını atarken yukarıdan "aferin aferin" diye bir ses duyuyorum. Kafamı kaldırmamla anlıyorum ki sınıftan çıktıktan sonra atılan depar müdür yardımcısını işkillendirdiği için üşenmemiş gelmiş camdan bize bakar olmuş. "Hocam ben bu saygısız arkadaşa yardım ediyordum" derken baktım hoca camdan kayboldu, tahminimce merdivenlerden alt katlara oradan da bahçeye gelmeyi hedefliyordu, ben de duvarın üzerinden boşluğa bırakıverdim kendimi.

Ertesi hafta pazartesi günü son derece uykulu ve yorgun bir günde sabahın ilk derslerinden birinde kapı açıldı. İçeriye tıknaz ve sevimsiz müdür yardımcısı girdi. Genellikle sakal kontrolü yapıp beni berbere göndermek için giren bu sevimsiz insanın suratındaki ciddi ifadeden bu sefer daha farklı bir durum olduğunu anlamıştım. Sınıftaki hocaya "Kusura bakmayın hocam" dedikten sonra sınıfa döndü "x, y, z, parahuman gelin benle yavrüm" dedikten sonra döndü arkasını kapıdan çıktı. Biz de başımıza gelecekleri tahmin ettiğimizden kelli endişeli adımlarla gravatları düzelterek peşine takıldı. Boş bir odaya girdik, önümüze birer kağıt elimize birer kağıt verdi ve çıktı dışarı. Kağıttaki yazıyı tam hatırlayamasam da yaklaşık olarak "ders saatleri dahilinde ya da okul faaliyetlerinin olduğu sırada izinsiz okuldan gidildiği için savunma yaz" gibi bir ibare vardı. İşte o anda x y ve z nin suratına baktım. Onlar çoktan harıl harıl yazmaya başlamışlardı. Gelin görün ki aldı beni bir düşünce. Aralarında iki suçu birden işleyen bir ben vardım. Beni hangi suçtan oraya oturttular onu da bilemiyordum. Birini savunup diğerini savunmasam diye düşündüm, o zaman da beni suçladıkları suçu savunmayıp diğerini savunmuş olursam durduk yerde diğer suçum da ortaya çıkacaktı. İkisini birden savunsam "oha hayvan çocuğa bak bir haftada 2 suça birden karışmış biz sadece birini biliyorduk oysa ki" diyebilirlerdi.

İşte tam o anda bu işin kurtuluşunun çirkeflikte olduğunu anlayıp çaldım kalemi kağıda. İki olayda da okulu suçlu çıkarmaya nasıl karar verdiğimi ben de bilemiyorum ama bunu başardım. İlk olay için "o gün ki aniden ortaya çıkan rahatsızlığım için izin kağıdı almaya gittiğimde ilgili müdür yardımcısının yerinde olmaması neticesinde mağdur olarak" diye yazmaya başlayınca ben de bir an kendime inanamamıştım. Ancak 2 suça birden de özür mahiyetinde bir savunma yazsam birinden ceza alacağım kesin gibiydi. Haliyle okula saydırmaya devam ettim ben de. "Cuma günki tören için ise sadece duvarın yanında görülmem ile bir müdür yardımcısı tarafından suçlu ilan edilmem ve orada infazımın gerçekleştirilerek diğer öğrenciler önünde bana söylenen haksız suçlayıcı cümleler beni derinden yaraladı ve üzdü" diye devam edince bir anda 2 müdür yardımcısını da yerin dibine sokmuş ben de kurtulmuş oldum diye düşündüm. Öyle de oldu. Dilekçemi okuyan kimse artık "bu cevval genci hiç başımıza bela etmeyelim de müdür yardımcılarının başı yanmasın" diye düşünmüş olsa gerek ki o savunma olayından da bir daha kimse birşey söylemedi.

Kıssadan hisseyi kaptın dimi sevgili okur. Haklı da olsan haksız da olsan mağdur olmamak için mümkün her açığı kullanarak sağa sola sataşmadan rahat edilemiyor yurdumun kurumlarında. Ben böyle yaptım rahat ettim en azından. Benim bir suçumdan başım ağrıyacağına ortamdaki olası birçok sorunu yazınca kimse bir daha benimle uğraşmadı.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin