Ders kayıt işleri kabusum olur

6 Ekim 2009 Salı

Yine bir Ekim ayı dolayısıyla okul başlangıcı dönemi sebebiyle arkadaşlarla sözleşilip sabahın onunda okula gidildi. Normal şartlar altında bir ders kayıt işlemi nasıl olur üniversitede kısaca bahsedeyim. Boş bir ders programı alırsınız (tabi bu anca benimki gibi çağdışı kalmış okullarda böyle, normal okullarda internetten oluyor hep bu olaylar) ve gider ders programına bakar hocası saati uygun olan dersleri ve seçmece derslerden en güzelini alıp ders programına yazarsınız. Birkaç kişi imzalar. Öğrenci işlerine teslim edilir. Benim gibi özel okulda ve 4 seneyi geçkin öğrenciyseniz ders başına parasını ödersiniz biter. Bugün yaşadıklarıma gelecek olursak...

Her normal Türk genci gibi aldım boş programı gittim ders programının başına. Ancak o da ne. Benim 4. sınıf 2. dönem aldığım ders olmuş 3. sınıf 1. dönem. O dersin yerine de bambaşka bir ders gelmiş. Nedir ne iştir diye gittim danışmanın yanına. O esnada da normal makul mantıklı bir danışman nasıl olur anladım, bunca yıl danışman diye sırf imza atan angut hocamın kulaklarını da içimden bir güzel çınlattım. Karşıma gelen ilginç durum da şu ki ben okula girdiğimden beri 3 kere müfredat değişmiş. Bu değişiklik de derslerin kendi arasında yer değiştirmesi değil. Yaklaşık 5-6 ders tamamen tarih sahnesinden silinmiş yerine yepyeni hiç haberim olmayan dersler gelmiş. "Hoca madem öyle ben döne döne yeni çıkan dersleri almakla mı uğraşacağım" diye sorunca makul danışman da hak verip benim dönemimdeki müfredata döndük. Tam coşkuyla kalemi çalıp alacağım dersleri yazacağım ki o da ne. Benim dönemin derslerinin hiçbiri kalmamış. Bu noktada da başladık günümüz derslerini benim çağdışı müfredatıma uydurmaya çalışmaya. Ki bu esnada danışmanın yaklaşık 2:30 saat boyunca verdiği dersi de kapısının önünde ayakta bekleyerek geçirdim "aman gelirse kaçırmayayım" diye.

Netice olarak sabah 10'da okula gitmiş kayıdın sadece ders seçip imza attırma kısmını saat 17:15 gibi bitirmiş bir öğrenci olarak yoruldum. Okulumdan bir kere daha tiksindim. Yurdum eğitim sisteminden bir kere daha tiksindim. Bunca saatlik çaba sonunda da hangi dersi nereye kimi kimin yerine aldığıma dair en ufak birşey hatırlamadan eve döndüm.

Daha da rezil bir durum anlatacak olursam sabah 10da benimle birlikte okulda olan arkadaşım da bu sene 3. sınıftan ders alma hakkını (3 sınıfa geçebilmek için ilk 2 sene ortalamasının 2.00 olması gerek en az) biraz geç kazandığı için 6. senesinde 3. sınıf derslerine başlıyor. Ancak şöyle bir durum var ki 7 senede mezun olamayan öğrenciler okuldan şutlanıp af beklemek zorunda kalıyor. Yani bu arkadaş da birkaç dersten kalsa öğrenim hayatı sona erecek. O da haklı olarak "bu sene 3. sınıf ve 4. sınıfın derslerini alayım da seneye rahat edeyim" dedi. Rezillik de bundan sonra çıktı. Eski angut danışman olmaz diyor, makul danışman olur diyor, öğrenci işleri başkanı olmaz diyor, dekan olur diyor. Okula girdiğimden beri 4 kere değişen yönetmelikten zaten kimsenin haberi yok herkes kafasına göre birşey sallıyor. "Eskiden bu şekilde ders alan öğrenciler vardı" diyince de "olabilir" gibi son derece akademik cevaplar veriyorlar.

Bunca şeyden sonra ilk olarak üstüne basa basa söyleyeceğim şey İstanbul Ticaret Üniversitesi'ni seçmeyin. Bir hata yapıp seçtiyseniz en kısa sürede yatay geçin başka bir yerlere. Ayrıca ülkedeki vakıf üniversiteleri arasında en ucuzu olmasından kıllanmanız gerektiğini de tekrar tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. Netice olarak okul ilk günden okul burnumdan geldi. Ne eğitim ne öğrenim hevesim kaldı. Vurgulamalara doyamadığım için tekrar vurgulamakta da fayda görüyorum, İstanbul Ticaret Üniversitesi diye adlandırılmış olan tamamen kuralsız ve yönetmeliksiz, ayrıca eğitimden ziyade ticareti ön planda tutup öğrencileri sınıfta bırakarak olabildiğince çok para kazanmaya çalışan, yemek namına hocaların yediğinden artan olursa 4 çeşit dandik yemeği kantininde 6 liraya satmaya çalışan, sosyal aktivite anlayışı masa tenisinden ibaret olan, hoca olarak alakasız yerlerden daha önce hiç öğretmenlik yapmamış rastgele insanlar getirtip bunlara öğrencilerini sınıfta bırakmasını tembihleyen, her sene derslerin değiştiği, internetten kayıt yaptırabilmekten aciz, teknoloji namına okulda çalışan bilgisayarı bile zor bulunan, 2000 kişilik kampüse 100 kişilik kantin koyan, akademik anlamda en ufak bir başarısı olmayan, öğretmen başına en çok öğrenci düşen 4 üniversiteden biri olan, öğrencilerini ilkokul sıralarına benzer sıralarda oturtan, çalışanlarının hiçbir zaman yerinde olmadığı, içine bomba konulduğunda panik olmasın diye öğrencilere haber verilmeyen, öğrenci işlerinde çalışanlara birşey sormak için aradığınızda keyifleri yoksa açmadıkları bu yüzden üsküdara kadar gitmek zorunda kalınan ve öğrenci işleri çalışanlarının bundan hiç gocunmadığı, kampüsünün tepesindeki basket sahasını öğrencilerine kullandırtmayıp özel basket okullarına kiralayan, seçmeli dersleri alabilecek öğrencilerinin sınıftaki koltuk sayısıyla orantılı olduğu, eğitim öğretimle uzaktan yakından alakası olmayan bu yere sakın adımınızı bile atmayın.

3 yorum:

muzip seytan dedi ki...

deri tasarımı diye bi ders almıştım.. hoca hoca diildi. deri piyasasında çalışan bi kadındı.
F gelince dumur oldum. kadının numarasını buldum aradım.
"sen finale girmedin. kağıdın yok bende" diyince dumur oldum.
"hocam nası olur. tutanak denen bi hadise var. şunları şunları sormuştunuz. hatta şu konuyu anlatmamışstınız ama yine sormuştunuz(!)" dedim.
kadın "hayır sen finalde yoktun. yok bende kağıdın" diye tutturdu.
asistanı aradım. okula gittim dilekçe verdim.
bikaç gün boyunca o F, F kaldı. ardından asistan beni aradı.
dedi "begüm, bulduk kağıdını."
ee?
"hoca seni yine de bırakmış."
kadınla telefonda kavga ettik.
kadın okuldan ayrıldı.
yerine başka bi hoca da getirilmedi,
ders kapandı.
onun yerine bana moda olduğum halde moda dersi bulamayıp tekstil dersi verdiler.
baskı tasarımı.
mimar sinan'dan gelmiş, dinazor bi kadın.
taş devrinden kalma yollarla bize abuk subuk asetat kağıdına bi desen yaptırıyo. herkesin deseni aynı.
ortada tasarım falan yok.
elinde mürekkep şeysi.
kadın geliyo sana diyo ki,
" bu çizgi çok kaba.. bu nokta çok narin.."
çok derse devam canlısı bi insan diilim.
vizeden sonraki hafta derse geç kaldım.
girdim içeri oturdum.
kadın dedi ki,
"sen kimsin?"
nası yani???
"ilk defa görüyorum seni"
ha??
"hocam dedim. geçen hafta vize vardı. nasıl ilk defa görüyosunuz. derse devam etmediğimi iddia ediyosanız bile, tutanak var."
"vızır vızır da mızır mızır.. senin hakkında hiç not tutmamışım ben!"
e napiym?
yerime geçtim. getirmem gereken ıvır zıvırlardan birini unutmuşum. kadının hakkımda tuttuğu ilk not,
"bilmemnesi yok. getirmemiş".
yanımdaki arkadaşa fısladım. "yau ne diyo bu kadın" diye.
o dinazor kadın, sınıfın en ucundan nası duyduysa,bana döndü. "ne diyosun. bana söyle" dedi.
"dedim hocam. yanlış anlaşılma oldu heralde aramızda. dediğim gibi geçen hafta vize haftas..."
"SEN BANA YALANCI MI DİYOSUN?!!!"
...
dersten kaldım.
seçmeli dersti bu.
sonraki sene moda pazarlama seçtim onun yerine.
dediğim gibi.. pek devam canlısı bi insan diilim.
devamsızlıktan kaldım.
bu sene o ders de kapanmış.
kaydolmaya okula gittim. kayıt haftasının ilk haftası geçmiş, o gün okul açılmış ama kayıt devam ediyo.
dedim asistana "ne dersi alıcam ben?"
dedi "bilmiyoeum"
nası yani??
dekanlığa intibak dilekçesi verdim. aldığın dersin muadili yok. henüz cevap gelmedi. cuma gel sen."
cuma kayıtların son günü.
bi yandan evi sattık. deliler gibi yeni ev arıyoruz sabah akşam. ayrıca TEGV'de gönüllüyüm. onlara boş günlerimi bildirmem lazım ki programımı ona göre ayarlasınlar.
cuma gittim. başka bi ders verdiler. ordan üsküdara gittim. akşam 5e kadar para yatırabilmek içn sıra bekledim. (alahtan arkadaşlar bana daha erkenden sıra numarası almışlardı)
o kadar zaman boş günümü haber veremediğim için de, TEGV etkinliğimi cumartesi sabahına koydu.
haftaiçi 2 günüm boş. ayrıca 2 gün de öğleden sonralarım boş. ama cumartesi sabahı 10da kartalda olmak zorundayım. program değiştirilemiyo.
bitti mi?
bitmedi.
cumartesi 11-15 arası babamlarla stüdyo çalışması vardı.
noldu?
papaz olduk.
şimdi cumartesi sabahları saat 10da kartal'da olucam.
12-12.30 gibi işim bitince,
fenerbahçe stadının yanına stüdyoya gidicem. 1 saatte varırım diye ümit ediyorum. 3e kadar falan da ordayım.

ha bu arada..
sevgilimle programlarımız keskelalaka..
cuma akşamı dışarı çıksak,
cumartesi sabahın köründe kalkmak zorundayım.
cumartesi 3ten sonra taksime gitsem,
akşamüstü frp oynamaya kaçıcak.
pazar?
o gün de aile günü..

hafta içi 2 günüm boş. bi günüm sabahtan boş. diğer iki gün de öğleden sonram boş demiş miydim?

Parahuman dedi ki...

oha ne ajaipmiş durum... bu arada peşin ödeyenlere o sıra bekleme olayı gereksizdi onu haber edeyim 5 e kadar boşuna beklemiş olabilirsin... kartalda hangi okul o belki biliyorumdur kadıköye tez elden ulaşma yöntemi söyleyebilirim... ayrıca senin yerinde olsam o seçmece dersin yerine sonraki dönem başka bi seçmece ders alırdım bu kadar kendimi yırtmak yerine... ayrıca benim de okula girdiğim programa göre baya bi ders kaldırıldı onlar noolcak pek de belli deil... ama işte bikaç sinsilikle bu sene bitiriyorum...

muzip seytan dedi ki...

ya TEGV, kartal semiha şakirde. minibüs caddesinde yani.
ayrıca o dersin yerine aldığım derse bgn girdim. hocayı tanıorum.
"sen alma bu dersi, sana göre diil. tekstil dersi bu. git asistana değiştir" dedi.
"eaaa peki" dedim.
gittim asistan yok.
döndüm dedim, "hocam, yok"
hoca dedi "gel imza at. boşuna da girme derse. ama değiştir sonra"
peki dedim çıktım dersten.
üsküdar kampüsüne gittim seksek oynadım :D

Blog Widget by LinkWithin