Şöyle böyle #23

17 Şubat 2010 Çarşamba

Sevgili okur, tatil yüzü görmeden yeni okul dönemine başlıyorum. Adeta konfor haram olmuş bana. Daha bir okul dönemi yeni bitmişken dinlenmeksizin kayıt kürek işlemleri ile uğraşarak uzatmalı öğrencilik hayatımın son dönemecine giriyorum.

  • Rio karnavalı çok ilginç gelmiyor mu size de. Binlerce abla giymişler bikinileri tangaları çakada çukada dans ederek geziyorlar. Seyirciler izledikleri yerden bir dans figürü falan da göremiyorlardır. Gidip sorsan Brezilya devlet başkanı da birşey anlamıyordur bu işten, hatta o devlet başkanı bunu okusa "sırf turistik olay olsun diye yapmıyosam adam değilim" diyordur.
  • Nefes filmi ilk defa gösterime girdiğinde dünyanın en enteresan şeyi oldu. Korsancılar çıkıp haber verdi "bu filme olan saygımızdan korsanını yapmama kararı almış bulunuyoruz" diye. Nasıl oluyor da korsan film yapanlar bu kadar rahat medyaya bunu iletebiliyor ki. Korsancıların direk halk ile böyle birebir iletişim halinde olabilmesi enteresan değil mi?
  • Geçen gün haberlerde izlediğim bir olay beni adeta beynimden vurulmuşa (yok la o kadar değil cümleyi toparlayamadığımdan böyle yazdım) çevirdi. Polisle eylemciler çatışırken dar sokaklarda bir grup polis koşuyor deri ceketli birini yakalıyorlar. Deri ceketli de sinirli bir ruh haliyle "ya abi napıyosunuz ya ben sizdenim kaçırdım herifleri, gizli polisim ben" dediği anda resmi polisler bir anda bıraktı bu adamı. Demek ki yarın öbürgün polisler aniden yakalasa beni bu yöntemi deneyerek kurtarabilirim. Hakeza ne kimlik sordular ne birine danıştılar.
  • Benim gözümde en başarılı defans oyuncusu topa abanıp rakip oyuncunun suratına çarptırdıktan sonra topu auta çıkartabilendir. Hem sıkışık durumdan topu kurtarır hem de psikolojik savaşta rakibi bir adım geriletir.
  • Bazı haber süsü verilmiş reklamlar türedi son zamanlarda. Ekranın altında kocaman kocaman "Son dakika" falan yazıyor bu reklamlarda. Kendimi o kadar kandırılmış hissediyorum ki bu reklamı yapan firmalardan bir ürün almayacağıma yemin ediyorum o anlarda. Bu firmaların aklı varsa isimlerini değiştirip adam gibi reklamlarla tekrar çıkarlar karşıma.
  • Bunca yıl sonra televizyonda yine Yasemince görmek bana hiç o eski tadı vermedi. Keşke o neşeli hali ile bitmiş ve bir daha dönmez olsaydı. Ayrıca bu kadın da nasıl birşey ise 10 sene önceki görünümünü birebir koruyabilmiş, aklım ermedi.
  • Sizlere tavsiyem sakın benim gibi "şu diziyi bu sezon izlemeyeyim de yeni sezon bitince toptan indirip izlerim" demeyin. Ne Lost'u hatırlıyorum şimdi ne How I Met Your Mother'ı. Hepsini unuttum gitti, izleyesim de gelmiyor şimdi.
  • Eğer ertesi gün İstanbul'un diğer yakasına geçeceksem adeta Everest'e tırmanacak olan dağcılar gibi hazırlıklar yaparım, türlü heyecanlar yaşarım bir gün önceden. Ertesi günün neler beklediğini kimse bilemez. Kolay değil, koskoca boğazı geçicem.
  • Otobüste minibüste son durağa yaklaşırken çok derin uyuyan insanlar benim içime dert olur hep. Ama hiçbir zaman da gidip uyandırmam son durağa gelince. Sonra adam bana "sanane kardeşim ben bu otobüse uyumak için bindim" falan der ben de türlü dövüş teknikleriyle otobüsün içinde kırarım bu terbiyesizin ağzını gözünü de sonra suçlu ben olurum.
  • Bir reklamda "şekerlerimiz artık gerçek meyve sulu, doya doya yiyin" diyor ya. Gidip bu şirketin de kapısına dayanasım var "artık meyve sulu ise bunca zaman ne yedirdiniz bu millete de artık diyebiliyorsunuz, utanılacak şeyi gerine gerine söylüyorsunuz terbiyesiz herifler" diye.
  • Ne bu agresiflik diye sormayın sevgili okur. Okulun kayıt işlerinde bazı saçmalıklar çıkıp uzadıkça bendeki önüme gelene sümsük tepik vurma isteği artıyor.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Barney olsun, Ted olsun..onlara karşı büyük bir özlem var açıkçası..ama ne bilim marshall'da bi lilly'de o özlem yok yani..o kadar özlemedim gibi onları..

Parahuman dedi ki...

toptan izler özlemimi gideririm ben...

Blog Widget by LinkWithin