All-Star Weekend'in ardından

16 Şubat 2010 Salı

Her ne kadar bu bloguma sporu çok karıştırmama kararı almış olsam da hem bir NBA sever olmam hem de bütün bir sene boyunca bu olayı beklemiş olmamın neticesinde dayanamayıp geride bıraktığımız All-Star haftasonunu kısa kısa maddelerle değerlendirmek istedim. Tabi bilinen görünen klişe şeyleri yazmak yerine gözüme çarpan hadiselerden bahsedeceğim.

  • Önce bilmeyenler için kısaca All-Star'ın ne oluğunu izah edeyim de konuyu bilmeyenler de yazıdan soğumasınlar. Bu All-Star dediğimiz olayda sezonun en başarılı oyuncularını bir stada toplayıp önce türlü çeşitli yarışmalar yaptırıyorlar, sonra da oynadıkları takımlara göre doğu ve batı olmak üzere iki takıma ayırıp maç yaptırıyorlar birbirleriyle. Tadından yenmeyen bir hadise çıkıyor ortaya.
  • İlk defa bu kadar keyifli bir çaylak maçı izledim. Blair ve Evans süper hareketler yapmış olsalar da ödülü iki kişi alma olayını pek sevmiyorum. Sonradan açıklandığı kadarıyla da Evans almış sanırım.
  • Brandon Jennings denen adam topu aldığında potanın önüne özel bir koruma kalkanı falan koysun NBA yetkilileri. Adam şahsi oyunuyla bütün seyir keyfimi kaçırdı resmen oynadığı dönemlerde.
  • Çaylak maçının devre arasında smaç yarışmasının elemesi oldu. Sanırım ilk defa olan bir hadiseydi bu hakeza ben gördüğümde şaşırdım hayli. DeRozan haketmeden %61'lik bir oy ile ertesi günki finale kalmış oldu.
  • Çaylakların 7 sene sonra kazanmaları güzel bir netice oldu. En azından maçın geçen senelerdeki gibi smaç yarışmasına dönmesi yerine maça benziyor olması bile güzel birşeydi.
  • Shooting stars izlediğim en keyifli yarışmalardan birisi olsa da son aşaması çok şansa dayanıyor yav. Orta sahadan atıcan da giricek falan. Yine de izlemesi çok keyifliydi.
  • Skills yarışması da keyifliydi ancak onda da bir pası ilk seferde veremeyince bütün konsantrasyon falan dağılıyor, atacağı varsa da atamıyor adam. Yine de Nash'in son derece hakederek kazandığını söylemek lazım.
  • En büyük süprizlerden birisi üçlük yarışmasında yaşandı. Gelin görün ki bana süpriz olmadı. En başından söylediğim gibi favorim olan Paul Pierce son derece başarılı bir şekilde kazandı. Nasıl bildin diyecek olursanız biliyorum ki Pierce çalışmayı seven ve yarışanlar arasında en kritik ve baskı altında olunan anlarda şut kullanan adam. Ayrıca 2009 yılında en yüksek yüzdeye sahip oyuncu da o. 2002'deki başarısız üçlük yarışmasını da unutturabildi böylece.
  • Cumartesi gecesinin son aksiyonu olan smaç yarışması ise belki de artık en az ilgi gösterilen ve en az heyecan veren bölümdü. Nate Robinson 1.75'lik boyuyla yine uçtu kaçtı ve belki de ilk defa hakederek bu ödülü aldı. Ama nedense artık smaç yarışmaları beni heyecanlandırmıyor ve şaşırtmıyor.
  • Bu arada bu All-Star maçının gözdesi kesinlikle 1.2 milyar dolara yapılmış olan dev staddı. Amerikan futbolu stadından devşirme olan bu dev komplekste 108 bin kişi çıplak gözle bu maçı izleyerek bir rekora da imza attılar. Ayrıca benim bir süre için çatı zannettiğim ve yarım futbol sahası büyüklüğündeki yüksek çözünürlüklü ekrana da henüz aklım ermedi. Boyutları doğru yazdığımı vurgulamak için tekrar yazmakta fayda görüyorum. 2 basketbol sahası büyüklüğünde bir ekrandı bu.
  • Bana göre All-Star maçlarının olmazsa olmazı diyebileceğim 3 adam (Kobe, Iverson ve Shaq) bu maçta yoktu, gözlerim onları aradı. Wade ve LeBron biraz olsa onların yokluğunu hissettirmemeyi başardı.
  • All-Star maçından önce ben açıkcası batının kazanıp ev sahibi konumunda olan Nowitzki'nin de MVP ödülünü alacağını düşünüyordum.
  • Özellikle ikinci yarısı ile son derece çekişmeli ve kaliteli bir müsabaka olduğunu düşünüyorum. Benim için maçı en keyifli kılan ve ön plana çıkan isimler Wade ve LeBron oldu.
  • Hayatımda gördüğüm en keyifsiz seyirci maçtaydı. 108 bin kişinin hepsi aynı anda kendi kendine konuşsa ortalık inler diye düşünürken adeta maç çölde oynanıyormuş gibi hiçbirşey duyulmadı tribünlerden.
  • Maç öncesi ve arasındaki o şarkıcıların falan yerine eskiden daha çok oyuncular çıkıp birşeyler yaparlardı. Seyircilere birşeyler atarlardı hediye olaraktan falan, öyle şeyler görmeyi yeğlerdim Shakira'yı görmektense.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin