Şöyle Böyle #6 (Toplu taşıma özel)

6 Aralık 2009 Pazar

Ömrüm boyunca İstanbul'da yaşamış bir kimseyim. Öyle İstanbul deyip küçümsememek lazım. Trafiğin harman olduğu bu şehirde yaşıyorsanız ve örgün eğitim konusunda ilerlemek istiyorsanız hayatınızın yarısı okulda, yarısı dershanede, tamamı da toplu taşıma araçlarında geçmektedir. Hakeza ben de liseye başladığım günden üniversitenin 5. senesine kadar yaklaşık 10 sene boyunca her gün muhatap oldum bu toplu taşıma araçlarıyla.

  • Aynı güzergaha sahip otobüs ve minibüslerin geçtiği bir yerde yaşıyorsanız çok fena bir ikilem yaşar insan. Minibüs daha adil gibidir çünkü ne kadar yol gidiyorsanız o kadar para verirsiniz. Ancak minibüsteki para üstü bekleme gerginliği ve çabuk tıkışılması ile sevimsiz. Otobüste ise dert tasa azdır. Akbil basıp arkalara geçilir ama bu da her durakta durur. Ayrıca her durakta yanlış basmış ya da oturduğu yerden düğmeye basmış "otobüs durduktan sonra ağır ağır inerim" diye düşünen bir hayatı aksatan teyze bulunur.
  • İETT otobüslerinde para geçmesi durumuna en çok üzülen benim. Her ne kadar ben de (paso almak için başvurmayı unuttuğum için) para verip binsem de binbir derdi olan şoförün bir de para bozmaya uğraşma çabası yüreğimi burkuyor adeta.
  • Toplu taşıma araçlarına ilk duraktan binmek iyi bir taktiksel çalışma ister. Şöyle ki durakta bekleyen kuyruğu sayıp gelecek otobüs ya da minibüse göre oturulup oturulamayacağı hesaplanmalıdır. Eğer kapı açıldığı anda sırada bir öndeki insan bozuk para ile uğraşmaya başlıyorsa hemen akbili basıp sinsice o kişiyi geçmek lazım. Kurtuluş olmayan tek bir konu vardır ki ilk durakta en güzel yere oturup otobüs yola çıktıktan 1 durak sonra otobüse binip oturan kişinin tepesine dikilen yaşlılardır.
  • Ne zaman ki minibüs bir durakta durduğunda biri kafayı kapıdan uzatıp "bilmem nereden geçiyor mu?" diye soracak olsa o kafa kapıdan uzanmışken şoför gaza bassın gitsin isterim. İnsan neden durakta beklerken yanındakilere sormaz da yolundan bir aracı çevirir ona sorar bilmedim, bilemedim.
  • Sabah sabah otobüse binip bir yerlere giden 70 yaş üstü insanları öldüresiye merak ediyorum. Enteresan poşetler taşırlar genelde bu yaşlılar.
  • Durakta beklerken yanaşan minibüsün yandaki camına bakarım. O cama kaç kıç sıkışmışsa ona göre anlarım kalabalığı. Eğer 3 kıç düşüyorsa anca anca yağmur yağıyorsa binerim. 4 kıç varsa hiçbir şekilde binmem.
  • Bazen öyle otobüsler oluyor ki kalabalıktan yere düşmek bile mümkün olmuyor. O durumda üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum.
  • Otobüslerde en güvenli yerler köşelerdir. Ayakta dururken 2 tarafınızı sabit bir yere dayıyabiliyorsanız sorun yok demektir. Aksi takdirde devamlı arkaya ilerleyen o mutsuz güruhun bir parşası olmanız işten bile değil.
  • Yaşlılara karşı en güzel savunma yönteminin de uyumak ya da uyuyor taklidi yapmak olduğunu savunanlardanım. Ama yurdum yaşlıları da son zamanlarda terbiyesizliği iyice ele aldığı için gelip sizi dürtmeleri de muhtemel. Eğer gelip sizi dürtecek kadar terbiyesiz bir teyze/amcaya denk gelirseniz yapılacak en güzel şey "peki teyze" diyip ayağa kalkıp topallayarak otobüsün arka taraflarına doğru yürümektir. Bu esnada "aman evladım bilemedim" diyen bir teyze olursa "tamam teyze sorun değil sen otur rahat et" diyerek arkalara yürünerek gözden kaybolunur. Madem ben oturamadım oraya beni kaldıran teyze/amca da rahat edemesin, vicdan azaplarına gark olsun.
  • Toplu taşıma araçlarında 2 tane ayrı grup vardır. Bir tanesi her türlü camların kapalı olmasını isteyenler, diğerleri de açık olmasını isteyenler. Ben her türlü camların açık olmasını isteyenlerdenim. Oksijen gibisi yok.
  • Olur da yanıma oturan kişi uyurken kafası kayıp benim omzuma düşerse sabrederim, beklerim, ne zaman ki araç ufak bir tümsekten sekince onun kafası biraz yükselir işte o anda omzumla tam şakağına vurduğum darbe ile beynine giden damarlarını tıkayıp bir anda uyandırıp kendine getiririm hasmımı.
  • Bir de uyurken virajta kafayı cama çapıp, uyanınca da saçı düzeltiyormuş gibi yapıp kafayı sıvazlamak vardır ki en kötüsüdür.
  • Otobüsteki o tutunulacak şeylerin hareketli olması bana çok saçma geliyor. Ne mutlu ki bana sırık gibi boyum sayesinde direk demirden rahatlıkla tutabiliyorum. Gelin görün ki bu sefer de ileri geri salınımlar sayesinde kafayı o demire vurma ihtimali çıkıyor.
  • Eskiden otobüsten hususi otomobillere atılan o sinirli bakışları görürdüm. Artık İkarus'tan Mercedes otobüstekilere de aynı bakışı atanlar oluyor.
  • Yolda bozulan bir otobüsten çıkıp da oradan geçen başka bir otobüse binen insanlara küçümser gibi nefretle bakılıyor ya, çok acı bir durum işte bu.
  • Her sabah aynı otobüse binip işe/okula gidenler düzenli bir çalışma ile araçtaki uykuyu bir ileri seviyeye taşıyabiliyor. Normalde otobüste uyurken nerede olduğu az çok kestirilebilirken bir sonraki uyku seviyesinde otobüse binilip gözler kapatıldıktan sonra bir de açmışsınız ki son duraktasınız. Tabi bu durum sadece son durakta inecek yolcuların yaşayabileceği bir güzellik. Yine de birçok kez son durakta boş bir otobüste şoför tarafından uyandırılma sevimsizliğini de yaşamışlığım vardır.
  • Kapalı trafik açıldıktan sonraki minibüs şoförlerinin haşin ve fevri tavırları ve araç sürmeleri duraktan el eden birine kadar sürebiliyor ya, işte bu da benim yüreğimi son derece burkuyor.
  • Minibüste para üstü beklemek gibi sevimsiz bir durum daha olamaz toplu taşıma konusunda. En kötüsü bu süre boyunca müzik dinlenemez, olur da şoför "kimindi para üstü" diye soracak olursa diye. Hele bir de para üstü 10 kuruş gibi niteliksiz bir para ise bambaşka bir ikilem çıkar. Eğer o parayı ciddiye almayıp müzik dinlemeye başladıysanız ve sizin para üstünüz olan 10 kuruş elden ele dolaşıyorsa sonunda farkedip aldığınızda "bir saattir soruyoruz almıyor adam" diye kınanırsınız. Eğer o para üstü gelmemişse ve gelip geleceğini öğrenmek için "benim böyle böyle bir para üstü vardı" diye soracak olursanız bu sefer de "10 kuruş için ne yaygaralar koparıyor aç gözlü adam püh sana" diye kınanırsınız. Çok pis birşeydir düşük meblağlı para üstü.
  • Sırt çantası olanlar otobüse minibüse binmesin. Baktık olmuyor işte bunca senedir deniyoruz herkes rahatsız oluyor. Olmuyorsa binmeyin işte.
  • Sırt çantasından daha beteri o çizerlerin falan kullandığı yassı ama hayli geniş çantalardır. Hele bir de bu çantanın bir ucundan fırlamış bir T cetveli ucu varsa otobüs ahalisi heyecandan kımıl kımıl olur, hakkıdır.
  • Kapı önünde dikilenleri tartaklayasım gelir. Nice kereler "inerken şuna omuz atayım da dikildiği yerin saçmalığını anlasın" diye düşündükten sonra omzumun ayarını kaçırıp beraberimde otobüsten indirmişliğim vardır bu denyoları.
  • En son model Mercedes otobüslerin de en arka koltuğunun 3 kişilik mi 2 kişilik mi olduğu en büyük sorunsallardır birisidir. Sorsan şoför bile bilmez.
  • Sanırım otobüs içinde yaşadığım en enteresan olaylardan birisi bindiğim İkarus otobüsün çalışmaması üzerine başka bir İkarus otobüs ile arkadan ittirilerek çalıştırılmasıydı.
  • Ne zaman ki bindiğim özel halk otobüsünün muavini uyuyor olsa üzülürüm, hatta sonrasında da kötü geçer o günüm.
  • Minibüste yaşadığım en enteresan olay ise tıkalı trafikte darlanan şoförün yanındaki arkadaşına "sen Tokyo Drift'i izledin mi?" demesi üzerine aldığı "hayır" cevabına "ben daha yeni izledim" dedikten sonra 25 dakikalık yolu 9 dakikada gitmesiydi.
  • Otobüslerde piston görevi yapıp herkesi iterek bütün güruhun arkalara ilerlemesini sağlayan göbekli amcaları sevsem mi nefret mi etsem bir türlü bilemedim.
  • Oldum olası şu ufak sarı dolmuşları da sevebilmiş deilim. Toplu taşıma gibi gelmiyor onlar bana. Toplu olması için en az bir 15-20 kişi lazım sanırım.
  • İkarus otobüslerin ön panelinde yazan "yeni motor rotajdadır" nasıl bir önemli cümle olabilir ki her otobüste en göz önündeki yerde yazar bilemedim. Belki de hayatın sırrı falandır da ben bilemedim.
  • Boş akbil sesi duyulduğunda herkesin akbili bitmiş kişi ile gözgöze gelmemek için boynunu büküp dışarı bakması ne kadar yabancılaştığımızı göstermez mi sizce de?
  • Otobüste birşey okuyamam, hakeza midem bulanır. Okuyanları da pek anlayamam. Hayatınızı neyle bu kadar doldurdunuz da okumaya vakit kalmadı ve sadece otobüste okuyabiliyorsunuz diye sorasım gelir.
  • Minibüslerde sabırla yıllardır öndeki koltuğun arkasında kazınmış, yazılmış yazıları okurum. Şimdiye kadar ilginç isimler dışında pek enteresan birşeye rastlamış değilim. Olur da rastlayan olursa bana başvursun.
  • İkarus otobüslerin en arka camının oradaki reklam panolarıyla cam arasında kalan yeri çanta koyma yeri olarak sevegeldim yıllar yılı. Çanta taşımayı bırakınca bütün özelliğini kaybetti bir anda.
  • İkarus otobüslerde içeri bakan koltuklarda oturunca mecburen karşınızdakinin sıfatına bakarak yolculuk etmek zorunda kalıyorsunuz ya, işte o dünyanın en can sıkıcı şeylerinden birisidir.
  • Otobüslerde cep telefonu ile konuşulamıyor olması da son derece mantıksız geliyor bana. Bu kadar mı aciz birşey yani gelişen teknoloji? Bir de o telefonu kapatın uyarısının altında Türk Kalp Vakfı logosu var sanırım bu yüzden kalp pili olanlar etkilenmesin diye o uyarı var diyor bazı insanlar. Peki cep telefonları sadece otobüste mi etkiliyor kalp pillerini. Madem öyle bir ihtimal var toplu bulunabilecek her yerde yasaklansın cep telefonları.
  • Engellilerin toplu taşıma kullanamıyor olması da İETT'nin en büyük ayıplarından birisidir bence.
  • Bu arada kötü örnek gibi olmasın ama size bir sır vereyim. Eğer doğru taktikleri biliyorsanız basamakta durunca otomatik kapı çarpmıyor.
  • Ani bir fren esnasında toplu taşıma aracındaki herkes bir anca ikiye bölünür. Bir kısım trafikteki birini kınarken kalan kişiler ise toplu taşıma aracının şoförünü kınar.
  • Toplu taşıma aracında bana göre yapılabilecek en güzel şeyler sıralaması 3ten 1e doğru şöyledir: müzik dinlemek, uyumak, müzik dinleyerek uyumak.

2 yorum:

Asuman Yelen dedi ki...

Çok güldüm. Biraz üzüldüm. Şu yaşlı teyzelerle amcalarla uğraşma diyorum. Bu arada aynı ebatta kalacak olursan, yaşlı bir human asla çekilmez bunu da bilesin.

Parahuman dedi ki...

birgün bu yaşlı teyze amcalar derneği başkanı gelip bana desin ki "bizim her sabah bu kadar önemli işlerimiz war ki o yüzden herkesin işe okula gitmeye çalıştığı bu saatlerde otobüse binip yer vermeyenlere pis pis bakıyoruz" o zaman tamam... mantıklı hiçbir nedeni yok bunca yaşlının sabah saatlerinde kımıl kımıl gezmek için toplu taşımaya başvurmasında... ben aslında onlara iyilik olsun diye yapıyorum... bikaç gün ayakta kalsınlar da sabah saatlerinde otobüslerin onlara göre olmadığını anlayıp kah evlerinde otursunlar kah öğlen saatlerinde gitsinler...

Blog Widget by LinkWithin