Şöyle böyle #32

27 Mart 2010 Cumartesi

Birkaç günlük bir aranın ardından yine nepneşeli çokçoşkulu bir şöyle böyle yazısı ile karşınızdayım sevgili okurlar. İşte huzurlarınızda son günlerde uykulu gözlerime takılanlar.

  • Ankaragücü takımını tutanlara Ankaragüçlü mü deniyor Ankaragücülü mü? Yıllardır cevabını bilemediğim bir sorudur.
  • Türkçe'de matematiğin çaresiz kaldığı bir durum keşfettim. "2. sınıf insan muamelesi" demekle "6. sınıf insan muamelesi" demek arasında hiçbir fark yok. 1 demediğiniz sürece hep en son sınıf anlaşılıyor o cümle.
  • Dokunulmazlık kelimesini duyduğum günden beri huzursuzum a dostlar. Milletvekillerinin dokunulmazlığı var ise benim de dokunulurluğum mu var demek oluyor bu durum. Dokunulurluk ne kötü şey la.
  • Dumankaya evlerinin reklamına dikkat etmişsinizdir. Mimarlar falan çıkıp konuşuyor. Ama herhalde yönetmen "anlatırken kaya gibi durmayın elinizi kolunuzu da kullanın" demiş ki hepsi de sakil ve yersiz ve hatta bir o kadar da saçma el hareketleri yaparak oraları nasıl tasarladıklarını anlatıyorlar.
  • Ayıptır söylemesi bu blogu yazmaya başladığımdan beri yeni yazılarımı Facebook'ta paylaşıyorum ki insanların haberi olsun, bilmeyenler de öğrensin falan. Ancak gelin görün ki çok enteresan bir duruma yol açtı bu. Okulda görenler "ya o yazıları kim yazıyor?" diye sorduklarında "ben yazıyorum" deyince böyle inanmaz, yadırgamış "hadi canım" der gibi bir surat ifadeleri oluyor bir anda. Beni yazı yazamaz bi angut mu bellemişlerdi de "ben yazıyorum" diyince bu kadar şaşırıyorlar anlamıyorum. Kırılıyorum sevgili okur.
  • Bir Türk'ün eline mıknatıslı birşey verince sıkılmadan saatlerce izlemek mümkün. Onu her yere yapıştır, farklı madenlerle dener, monitöre falan yaklaştırıp sonra panikler. Bu halleri kameraya çekip National Geographic'e göndersen yılın belgeseli ödülünü alırsın.
  • Nisan'ın gelmesine 3 gün kalmışken hala üşüyor olmam da beni derinden üzüyor sevgili okur. Ama bir yandan da o Temmuz Ağustos aylarının yakıcı sıcaklığını düşünerek tırsmıyor değilim. Bu mevsim olayı da iki ucu pisli (evet çok edepliyim) değnek gibi birşey.
  • Dün kesilen elektrik neticesinde teknolojinin ne kadar kölesi olduğumuzu bir kez daha görmüş bulunmaktayım. Koskoca evde yapacak aktivite kalmadı adeta bir anda. Kitap okuyayım bile desen onun yardımcı öğeleri olan ışıklandırma cihazları elektrikli. Kaya gibi oturdum kaldım evin içinde adeta.
  • Bu arada az önce okuduğum şu habere göre Cem Karaca ve Barış Manço kardeşmiş. Adeta şok oldum sevgili okur. Keşke onlar hayattayken bileydim bu bilgiyi diye hayıflandım bile. Bana göre Türkiye'nin en büyük 2 sanatçısı olan bu insanlara zaten yeterli değeri verememiş gibi hissederken bir de bu durumun bu kadar geç ortaya çıkması daha da bir enteresan oldu. Bu arada bilmeyenler için bu ikilinin şu düetini de tavsiye ederim.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin