Şöyle böyle #28

9 Mart 2010 Salı

Sizlere dağbaşındaki evimin karla karışık yağışlı manzarasına göz ucuyla bakarak yazıyorum bu yazısı sevgili okur. Evet cümleye de çoğul başlayıp tekil bitirdiğimin farkındayım, hata buldum diye sevinmiştin oysa ki değil mi. Neyse yine fazla uzatmadan uzun bir aradan sonra tekrar aklıma takılan şöyle böylelerle karşınızdayım.

  • Geçen gün televizyonda dünya kadınlar günü ile ilgili bir tartışma gördüm. İsmine karar verememiş bizim kadınlarımız. Birileri kadınlar günü olsun birileri bayanlar günü olsun diye tutuşmuşlar. Ben de bir an içimden "önce ismine karar vereydiniz de sonra gününü kutlasaydık" diye geçirmedim değil açıkcası.
  • Bugün dikkat ettim de bir iskelenin önünde falan birini bekleyen insanlar arasında gizliden gizliye bir dayanışma bir birliktelik oluyor sanki. Aralarından birinin beklediği kişi gelip onlar uzaklaşırken arkalarından hüzünleniyor diğer bekleyenler sanki. Birini bekliyor olmanın verdiği enteresan ruh halinin neticeleridir bunlar belki de.
  • Bugün de iskelede beklerken yurdum insanının promosyon sevgisini gördüm bir kere daha. Bardakta hazır çorba dağıtan birkaç ufak araç geldi. İnsanlar etrafını sardı tabi hemen aldılar çorbalarını gittiler. Enteresan olan ise kimileri de çorbanın maskotuyla resim çektiler.
  • Benim için en sinir bozucu olan şey bir makinanın benimle konuşmasıdır. Bugün maalesef vapura binme süreci öncesindeki otomatik akbil doldurma aletleriyle bu durumu yaşadım. Makina dediğin dızt bızt diye ses çıkarır. Bu makinalar emir veriyor baya.
  • Yine bugün iskelede beklerken hunharca esen rüzgara karşı biraz daha dirençli olabilmek adına seyyar bir bereciyi gözüme kestirmiştim. Uzaktan ince ince bereleri süzerken satıcının bir laf etmesini benim de isteksiz adımlar ile yaklaşıp beğenmeyen tavırlar ile bereyi inceleyerek fiyat kırma planım hızlı adımlarla yaklaşan zabıtalar tarafından suya düşürüldü. Sonrasında da karşıma başka hiçbir seyyar bereci çıkmaması neticesinde bütün günü kafa bölgemde üşümeye bağlı ağrılar ile geçirmeme sebep oldu.
  • Şöyle ilginç bir tespitim daha oldu bugün bu deniz taşıma araçlarını kullanırken. İskelenin kapısında beklerken ve o esnada vapurdan inen insanlara bakarken o bekleyenlerde büyük bir nefret oluyor sanki. İnenlerin hepsi bir anda inebilse daha erken girip oturacaklarını düşündüğü için sanki.
  • Vapur yanaşırken atlayan insanları da anlamıyorum bazen. Bir insanın hayatında birkaç dakikalık gecikmeyi kaldıramayacak kadar önemli ne olabilir ki böyle aksiyonlara giriyorlar bu gibi durumlarda diye düşünmeden edemiyorum.
  • Son olarak da vapur yanaşında iskele ve vapur arasına üstüne basıp geçmelik bir tahta konuluyor ya. Eğer o tahtanın iskele tarafındaki tam ucuna basarsanız ve diğer uçta kimse yoksa o tahtanın diğer ucu havalanır işte. O çok fena bir hissiyattır.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Abi o vapur yanaşırken atlayan insanlar var ya.Zamaman zaman bende o sınıfa giriyorum. Benim derdim zaman kaybı değil yalnız. Atlayınca mutlu oluyrom ben. Pek bir eğlenceli geliyor bana.

fuly dedi ki...

ben de o sınıfa giriyorum insnaların tın tın inmelerini beklemek daraltıyo beni. bi de o tahtaya basınca dediğin gibi bi ucu kalakcak bana vuracak gibi gelir.

Unknown dedi ki...

:-{{{ Aman ha sen de uymayasın onlara. O çok tehlikeli bi şey. Şşşt çocuklar sizlerde vazgeçin bu kötü alışkanlıktan. Kaç kişi gemiyle iskele arasında sıkışıp tost oldu. Duymyyyym bi daha.

Blog Widget by LinkWithin