Şöyle böyle #34

10 Nisan 2010 Cumartesi

Kaç zamandır yazamamıştım doya doya bir şöyle böyle yazısı. Biriken notlarıma göz gezdirerekten işte huzurlarınızda baharın müjdecisi nisan ayının ilk şöyle böyleleri.

  • Hakimlerin idam kararı verdiğindeki o kalem kırması nasıl bir şekilci harekettir öyle. İnsan gibi söylesene "arkadaşım seni idam edicez" diye. Oraya koysalar titanyum kalemi kırayım derken rezil olmayacak mısın? Veremiycek misin cezayı. Ya da dandik kalem koydular elinde oynarken kırdın. İdam mı edicekler boşuna adamı.
  • Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi ama arasıra başbakan bize sesleniyor. Biz derken ulusa sesleniyor yani. Ama nedense hep gece 12'den sonra sesleniyor. Bilmeyen biri incelese bu durumu Türk'leri gece 12 sularında hep televizyon seyredip o saatlerde uyumayan insanlar sanır.
  • 1 Nisan günü bir şirket sanırım promosyon amacıyla Beyoğlu'na gökten balon yağdırdılar. Benim bildiğim insanlar balonları atıp tutup oynar, birbirine atar, ayağında sektirir falan. Ama bizim güzel insanlarımız bir hınçla hepsinin üstüne basa basa patlatmaya başladılar balonları. Bir Beyoğlu dolusu insan hırsla balonları patlatmak için üstünde tepiniyordu. Ne enteresan tercihleri olan bir milletiz diye hayretle izledim ben de bu olayı.
  • Karadenizli'ye benzeyen bir kamera şakacısı var televizyonda, arasıra denk geliyorum. En çok da şunu istiyorum. Birgün şaka yapayım diye çıksa karşıma da en ufak bir saldırgan ya da hakaretvari tutumunda ağzını gözünü bir güzel kırsam ben bunun. Hatta her kamera şakası dediğinde bir kere daha taşla çırpsam çenesini. Sonunda polise gidince de "böyle böyle beni tehdit etti ben de tanımam şakacı falan" desem keşke.
  • Geçen gün yine kavgalı dövüşlü bir sohbet sırasında birkaç kişi bir açmaza girdik okulda. Eve hırsız girdi mi korkutup "höea ha" diye bağırarak kaçırmak mı lazım yoksa sille tokat dalıp polise mi vermek lazım diye. Ha diyelim polise verdin, bu herif evini biliyor. Bir süre sonra serbest kalınca intikam ateşiyle yanıp tutuşup yine gelir mi acaba?
  • Kocaeline mi yoksa Kocaeliye mi acaba doğrusu?
  • İzlediğim hiçbir dizide karakterler "arabayı nereye parketsem" diye düşünmüyor ya, ne enteresan. Olay İstanbul'da geçiyorsa park yeri bulmak minimum 5-10 dakika alır. Dizilerin bütün gerçekçiliği kayboluyor sırf bu olay yüzünden.
  • Bu arada geçen gün de şunu farkettim. Dizilerde falan parçalanmak üzere değersiz arabalar kullanılır ya. Eski ve yerli arabalardı genelde bunlar. Ama artık benim kullandığım araba da bu gözden çıkarılan arabalar klasmanına giriyor geçen gün izlediğim dizi doğrultusunda. Sevimsiz bir hissiyat bu.
  • Erman Toroğlu bir boru reklamında oynamış. Bana şu dert oldu. Erman'cığım ısrarla otomosyon diyor reklam boyunca. Acaba bizim bildiğimiz otomasyonu söyleyemediği için mi böyle bir kelime çıkıyor ortaya yoksa hakikaten otomosyon diye birşey mi var?

4 yorum:

Asuman Yelen dedi ki...

Ben de ilave edeyim bir iki tane dikkatimi çeken şeyi.
Yeni bir filmde gördüm TV.da yoksa dizi miydi. Kadın ölmüş kocasının resmine çemkiriyor. Ah bey görüyor musun şu halimi....Babamın resmine annem tek kelime bile dert yanmadı. Dahası eşte dostta da görmedim.
Bir de beklenmedik biri aniden bir kapıyı çalar. Neşeyle kapıyı açıp sapsarı kesilen kişi kapıyı açarken mutlaka "pizzalarımız da geldi" der. Niye lahmacun değil?? Ya da kapıcı, tüpçü, komşu, akraba beklenmez.

Parahuman dedi ki...

evet o kapı çalma olayı da enteresan... bir de şu var, sadece çok önemli bir telefon bekleniyorken yanlış numara aranır dizilerde... normal zamanlarda hiç yanlış numarayı arayarak bizim dizi karakterlerine erişmez kimse...

FUNdy dedi ki...

Hakikaten ya Kocaeline mi kocaeliye mi?

Parahuman dedi ki...

bu sorunun cevabını kocaeli valisi bile bilmiyodur tahminimce :D

Blog Widget by LinkWithin