Şöyle Böyle #45

14 Ağustos 2011 Pazar

Tee Mart ayından sonra ilk defa tekrar karşınızdayım. Burdan aklına "Para Human da yaz uykusuna yatan bir hayvanmış demek ki" gibi şakalar getirenlere devasa cüssemi hatırlatmanın yanı sıra, ufaktan da bir açıklama yapma gereği duyuyorum. Efenim ben son 8 aydır, sabah 6:35'te kalkıp akşam 7:20 falan gibi evine gelen, vasat bir memur hayatı sürüyourm. Bundan kelli de hayatımdan anormal bir şekilde bunalmış durumdayım. Bu blog olayı da gözüme çok büyük gözüktüğü için "ben yapamıyorum benden buraya kadar" demiştim. Sonra gözüme o kadar da büyük gözükmeyen bir mikroblog alemine giriştim. Mesai saatleri içinde ver ettim tiwiti ver ettim tiwiti. Tiwitlerimden birinin Facebook'taki izdüşümünün altında benden blog yazısı isteyen kadim dostu da kırmamak adına o anın gazıyla bu ay içerisinde 4-5 post sözü verince düştüm klavyenin karşısına. Bakalım bir şöyle böyle yazısı çıkarabilecek miyim bunca aylık aralıktan sonra.

  • Müzmin öğrencilik halimden nihayet kurtuldum. 7 sene uğraştım. Geçici mezuniyet belgesini almak için bile 3-4 kere gittim geldim. Sonunda ne mi verdiler a dostlar? Bildiğin civciv sarısı kağıda basılmış üstünde de "ana adı bu baba adı bu olan herif mezun olmuştur" yazan bir kağıt. 7 sene okudum ulan. totalde 24 sene civarı yaşamış bir insanım ben, 7 senesini bu sidik sarısı renkli kağıda mı harcadım. Adam gibi A4'e bassalardı bu kadar içime dert olmayacaktı yemin ediyorum.
  • İş dünyasının en dertli olayı kurumsal sırıtıştır. Öyle ince bir ayarı vardır ki bunun ne selam verdiğiniz kişi "aha bişey söyleyecek galba" diyerek durmalı ne de "belli belirsiz bir hareket sezdim sanki" gibi şüpheye düşmelidir. Detaya girmemiz gerekirse. Kafa yer ile yaklaşık 75 derecelik bir açı yapacak, göz göze gelindiği anda dişler gösterilmeden sırıtılarak kafa 20 derece öne eğilecek. Böyle okuyunca kolay geldi diyenleri bir de iş hayatına girdikten sonra görmek isterim. En beklenmedik anlarda verilmesi gerekendir zira kurumsal sırıtış. Hafife almamak gerek.
  • Bildiğiniz üzere (ya da belki bilmiyorsunuz işte nebileyim) Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinin olduğu binada çalışıyorum. Bir gün o gazetenin bulunduğu kata elimi kolumu sallayarak girip "baskıyı durdurun" diye bağırmamak için nasıl bir mücadele verdiğimiz tahmin edemezsin sempatik okur. Allah kimseyi doğuştan yumurcak yapması işte.
  • Geçen gün ofise doğru yürürken kendi kendime "ulan hayatımda da 100 gr heyecan olaydı iyidi" diye düşünürken baktım hazır yokuş aşağı ortam, saldım kendimi eğimin elverdiği yöne. Hızlandıkça hızlanıyorum, şahlandıkça şahlanıyorum, içim dışım adrenalin oluyor falan. Sonra bir anca birkaç ay önce ofisin önünde yağışlı zeminde kayıp asfaltı öptüğüm (tabi sonrasında kimse görmediği için tırt gibi sevinerek ayağa kalktığım) noktayı görünce durdum. Sonra da farkettim ki Facebook'a yazamayacağım ekstrem sporun zerre hayrı yok zaten. Ben oraya "Ekstrem yürüyüş" yazsam tefe koyup çalar beni bunca Facebook insanı.
  • Dikkat ettim Facebook'ta iade-i like diye bir durum var. Misal ben birinin paylaştığı bir şeyi beğendim ya, o da gün içerisinde benim paylaştığım bir şeyi paylaşma eğiliminde oluyor. Normalde hiç umursamayacağı bir şey olsa bile Türk örf ananelerini sosyal ortamda yaşatmak uğruna beğeniyor.
  • Bana ramazanın en büyük güzelliği ofisteki tuvaletlerin daha bir tenhalaşması oldu. Ha bir de kimse içmediği için sebillerdeki sular buz gibi. Bademcik şişirtecekti bana az kalsın yaz ortasında.
  • Geçen gün ofisteki masamın üzerinde "My name is not Victoria, but i have a secret too" yazan bir toka buldum, ufak bir şey. Nası gizemli bir olay var ya, aklım çıkacak resmen düşüne düşüne. Bir toka ile bu kadar düşünen insanın hayatı bildiğin tırttır diyorum bir yandan da kendi kendime, ama bir yandan da düşünmeden edemiyorum. Çok acayip şeyler bu şeyler.
  • Çevremdeki insanların bir çoğu (erkek olanlar) nişanlanmaya falan başladı. Ancak ortak noktaları da şudur ki nişanlıları psikolog. Ben de bunu farkedince "lan" dedim "benim niye aklıma gelmedi lan daha önce" dedim.
  • Yaz geldiğinden beri sağ tarafımda ne oluyor ne bitiyor bilmiyorum. 3 aydır vantilatöre bağımlı yaşadığım için robokopa dönüştü bünye yine haliyle. En son mayısın başlarında falan sağ tarafıma dönebilmiştim galba. Çok da bir şey yoktu zaten.
  • Son 10 sene içerisinde 2 kere tatile gittim. Ocaktan beri de düzenli olaraktan sabah 9 akşam 6 çalışıyorum. Tahmin edebilirsiniz ki tatile gitmek istiyorum. Gidemeyince de bari gidenleri görmeyeyim diyorum. Bu esnada da yakın zamanda başkasıyla evlenen eski sevgilimin, tahminen gideceği balayında indirim alabilmek için eşini dostunu mail listesine eklediği tatil fırsatları benzeri bir siteden düzenli olarak gelen mailleri anormal can sıkıyor. Gelen mail hem "bak şöyle güzel oteller var" derken bir yandan da "millet eşiyle sevgiliyle böyle tatiller yapıyo sen kaya gibi ofiste oturuyorsun" mesajı veriyor adeta bana.
  • Cep telefonuma polisten bile mail gelince hemen bir kımıl kımıl oluyorum. Hemen ellerimi falan kaldırıp kimliğimi uzatasım geliyor.
  • Bir arabanın direksiyonunun üzerinde ne kadar çok buton varsa o kadar iyidir o araba benim gözümde. Otomotiv sektörüne de bu kadar uzağım işte.
  • Son olarak da beni tanımayan 2-3 tane okurum vardır belki diyerekten Twitter adresimi vereyim. Gün içerisinde de işte böyle şakalı komikli şeyler okumak isterseniz followlarsınız. Yakın zamanda tekrar görüşebilmek ümidiyle efem, baaay.
  • http://twitter.com/#!/erdemyasar

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin