Starbucks ve kriptoloji

26 Ekim 2010 Salı

Efendim şimdi öncelikle bilmeyenler için kısaca kriptolojiden bahsedip sonra da bir derdimi, bir meramımı anlatmak istiyorum sizlere. Kriptoloji denen şey yazılan bir mesajın şifrelenmesi ve diğer şahıslar anlamadan bir yere iletilmesi olayıdır. Türlü çeşitli matematiksel olaylar yordamıyla yapılır bu şifreleme işlemi. "Peki o zaman Starbucks'la alakası nedir sevgili süper ötesi blog yazarı parahuman?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim sevgili okur. Anlatayım da dinleyin.

Özel bir üniversitede okuyan bir yağız delikanlı olmam hasebiyle etrafımdaki insanlar her zaman sempatik pilavcılara gitmeyi tercih etmeyebiliyor. Haliyle ben de ortamın uygunsuz insanı olmamak için bu Starbucks denen kahveciye gitmek zorunda kaldım nice kereler. Starbucks dediğimiz de bildiğin kahve yapıp satan, oturup kahveni içtiğin (ya da eline alıp sokakta içe içe gezdiğin) bir kahve yapıp satan yerdir en nihayetinde. "Peki o zaman senin gibi şahanelikte sınır tanımayan bir insanın bir kahve yapıp satan yer ile ne alıp veremediğin olabilir sayın parahuman?" dediğinizi de duyar gibiyim. Onu da anlatayım.

Ben bu Starbucks'ta sipariş veremiyorum arkadaş. O kasanın önüne gelince kitlenip kalıyorum. Arkadaki tahtaya bakıyorum neler var falan diye, hiçbiri hakkında en ufak bir fikrim bile olmayan bir takım yabancı kelimeler yazmakta. Bir yandan da "şurdan rastgele birşey söylesem mi acaba, ulan ya mal gibi gidip bardağı 20 lira falan olan birşey söylersem" diye gerim gerim gerilmekteyim. O esnada hep biri gelir ben aval aval bakarken A4 kağıda yazsan 4 satır sürecek birşey söylüyor. Kasadaki abla da (genelde abla olur) hayhay deyip başlıyor birşeyler yapmaya falan. Ben de tahtaya bakıyomuş gibi yaparken "ulan bu herif bir orhun yazıtları kadar şey söyledi, bunun hepsi bir kahveye mi tekabül ediyor" diye düşünüyorum.

İşte böyle bir gün yine tahtaya bakarken 2 gün sonra sınavına gireceğim bir konu olan Java kelimesini tahtada görünce gayri ihtiyarı "java" dedim. Demişim daha doğrusu pek hatırlamıyorum. Kasiyer ablada da nasıl bir işitme yetisi varsa "Java Chip mi?" dedi. Ben de ne olduğunu anlamadığım için adeta bir angut gibi sırıtarak "evet" dedim. Söyledikten 2 saniye sonra o anda bir sipariş vermiş olduğumu anladım. "Hangi boy olsun?" sorusuna da "burdan sonra dönmek olmaz artık" diyerekten "büyük boy" dememle Starbucks'ın o şifreli iletişim dünyasından bir tesadüf eseri sıyrılmış ve siparişimi vermiş oldum. Yalnız nasıl gerildiysem o anda kasiyer abla bardağın üstüne yazıp sonrasında seslenebilmek üzere adımı sorduğunda bile 2-3 saniye duraksadım. "Peki o zaman artık sıkıntın kalmadı dimi ulular ulusu parahuman?" der dediğinizi duyar gibiyim. Dur onu da anlatayım da neşenize neşe katayım.

Bu Java Chip denen tüketim mamülü içi buzlu falan bir içecek. Baya soğuk yani. Ama ben bu sipariş verme stresine gelemediğim için yaz kış demeden ne zaman zorla Starbucks'a götürülsem bu Java Chip'i içtim, kah boğazım ağrıdı kah öksürdüm kah yadırgandım. Birkaç senedir gitmediğim için mutlu olduğum Starbucks'ın bugünki neşeli muhabbet ortamında lafı açılınca gerildim ben de haliyle. Hemen bir çakal gibi ortamdaki insanların favori içeceklerini sordum hafızama kazıyayım da gidince ben de 5 sayfalık sipariş verebileyim diye. Gelin görün ki şuan aklımda yine sadece Java Chip var.

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin