Şöyle böyle #39

11 Ağustos 2010 Çarşamba

İşte sevgili okur dediğim gibi olabildiğince kısa sürede bir yazıyla tekrar buradayım. Spontane gelişen "dur birşeyler yazayım" kararım neticesinde kafamdan bir şöyle böyle yazayım dedim. İşte son dönemden hadiseler.

  • Geçen gün okula gittim, bir proje vereyim diye. Yaz okulu bittiydi. Okulda bir akademik çaba da olmadığın için okuldaki öğrenci sayısı 1 (o da ben zaten) çalışan sayısı ise en az 50 civarındaydı. Çalışanların hepsinin oturup da televizyon seyretmesi çok sevimsiz geldi. Bir kantin dolusu kantin çalışanı sırf mesai saatleri dolsun diye televizyon seyrediyolardı.
  • Şuanda oturduğum binanın bulunduğu sokağın adı bahçelere giden ikinci yol sokak. (Yerimi de belli etmiş oldum böylece, gerçi eline bir tepsi börek ya da en azından bir kek alıp gelen her okuruma açıktır kapım) Bu sokak ismi taşındığımız günden beri içime dert oldu. Sokağın gittiği her yere ben de gittim ama bir bahçe bulamadım. Daha da enteresanı bahçelere giden birinci yol sokak da var. Ancak bu iki sokak da farklı yerlere gidiyorlar. Beyhude arar dururmuşum bunca zaman sokağımın bana vaadettiği bahçeleri yani.
  • Bu yeni evimin yöresiyle ilgili beni en sevindiren hadise sempatik mahalle bakkalı konseptini taşıyan 2 adet dükkan bulabilmiş olmamdır.
  • Yaşadığım yerin yan tarafında baya kocaman bahçeli falan bir villa mevcut. Tam da benim odamın camının önünde. Bir de irice havuzu var bu villanın. Şuan itibariyle 1.5 ay gibi bir süredir bu evde oturmama rağmen daha bir villa sakininin girip de o havuzda yüzdüğünü görmedim. Ben sıcaktan leğene su doldurup içinde çırpınmayı düşünürken havuzlu bu insanların tenezzül etmemesi beni birgün 6. kattan bir balıklama atlayış denemesine gark edicek diye şimdiden endişeleniyorum.
  • Bu ev olayı neticesinde geçtiğimiz haftalarda hayatımda ilk defa bulaşık yıkamışlığım da oldu. Bulaşık yıkamak başlı başına sevimsiz bir hadiseyken bir diğer sevimsiz durum da sulak yerde yetişmemden ötürü standartların üstünde olan boyumdan geldi. 15 dakika sonrasında yaşanan nahoş bel ağrısı neticesinde kafayı dolaba dayıyıp italik bir duruş ile bele hiç baskı uygulamadan bitirebildim bu sevimsiz aktiviteyi.
  • Bekarın ve öğrencinin dostu yemeksepetiyle yakın temas halindeyim son zamanlarda. Kapıya gelen elemanlarda enteresan bir durum var yemek alma olayı esnasında. Kredi kartı şifresini girerken bakmadığını belli etmek için abartılı hareketlerle kahrolmuşçasına bir anda ya kafasını çeviriyorlar ya da yere bakıyorlar. Tamam şifre girerken bakmamak güzel de, bu bakmamayı böyle insanın gözüne sokarcasına yapmanın bir mantığı yok sanki.

2 yorum:

Asuman Yelen dedi ki...

Wah sana caam beam.

Parahuman dedi ki...

tişikkür ediyorum efem

Blog Widget by LinkWithin